Ceren Aktaş
5 min readOct 11, 2022

Kubilay Han Dönemi’nde Çin

Cengiz Han’ın torunu olan Kubilay Han, Çin’e her zaman ilgi duymuştur. Hükümdar olduktan sonra Song Hanedanı’nı bitirmesi ile amaçlarına ulaşan Kubilay Han, topraklarını genişletmek için Cengiz Han’ın izinden giderek Kore ve Japonya üzerine de girişimlerde bulundu. Ancak yüksek Çin nüfusu ve katı töreleri içinde erimeye başlayınca Moğol kültürünün zedelenmesi riski ile karşı karşıya kaldı ve sonucunda öldürülmesine kadar gidecek bir ayaklanma baş gösterdi.

Moğollar, Gobi Çölü’nün kuzeyinde yaşarlardı. Timuçin, diğer Moğol kabileleri yenerek Moğolistan’ı birleştirdikten sonra Moğol İmparatorluğu’nu kurdu ve kendisini Cengiz Han ilan etti. Çok fazla genişleyen Moğolistan İmparatorluğu, kısa bir süre sonra birbirinden bağımsız birkaç hanlığa bölündü. Cengiz Han’ın ölümünden sonra başa geçen Möngke Çin’i fetih ve iktidar görevini küçük kardeşi Kubilay’a emanet etti. Ve Bilge Han olarak da bilinen Kubilay Han, Pekin’i merkez yaparak tüm Çin’ i ele geçirdi ve neredeyse Song Hanedanı’na son verecekken Möngke’nin ölümü üzerine yeni Han olmak için Karakurum’a döndü. Çin’i kontrol altına almasının ardından Kubilay’ın artan Çin bağlılığı ve Çin kültürünü özümsemeye başlaması yüzünden Kurultay’da Kubilay’ın hanlığı üzerine tartışmalar çıktı ve bu tartışmalar Kubilay’ın kazandığı hükümdarlık savaşına evrildi. Ve Han olmasından sonra Song Hanedanı’na son vererek militarist gücünü ve zekasını kanıtlamış oldu. Çin-Moğol İmparatoru haline gelen Kubilay, Çin ile olan bağlarını iyice kuvvetlendirerek hükümete Çinlileri almaya başladı. Moğol ilerigelenlerinin tepkisini çeken bu hareket Moğolları Kubilay yanlıları-Çağatay yanlıları olarak ayırdı. Kore’yi de ele geçiren Kubilay, Büyük Han’ın altında bir Kore Hanedanı’nın var olmasına izin verdi. Kore ile ticaret yapan Japonlar’ın Kubilay Han’ın bir hedefi haline gelmesi üzerine Kubilay’ın yenilgisiyle sonuçlanacak bir yola girildi. Yuan Hanedanı’nın kuzeyi, uzun süren savaşlar yüzünden yıkıma uğramıştı. İmparator Şizu olarak bilinen Kubilay, tarımı teşvik eden politikalar uyguladı ve Sarı Irmak’ı ıslah ettirdi. Çin, Tang, Song ve Yuan hanedanları döneminde dünyanın en gelişmiş ülkesiydi ve bu yüzden Çin, komşularının çok ilgisini çekiyordu. O dönemde dünyanın çeşitli ülkeleri, Çin’e sık sık elçi gönderiyor ve çok sayıdaki yabancı tüccar da Çin’e akın ediyordu. Çin’in yabancı ülkelerle olan temaslarında da eşi görülmemiş canlılık görülüyordu. Bu temaslar, Yuan hanedanı döneminde doruğa ulaştı. Yuan hanedanı ile Japonya ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında yakın temaslar kuruldu; çok sayıdaki Çin gemisi, Çin ve Hindistan arasındaki denizlerde gidip geliyordu. Çin’in üç büyük icadı matbaacılık, barut ve pusula, Yuan hanedanı döneminde Arap yarımadası üzerinden Avrupa’ya, Arapların astronomi, tıp ve matematik bilgileriyle İslam dini de Çin’e tanıtıldı. Doğu Afrika’ya gönderilen Çin porselenleri, Fas’a kadar ulaştırıldı. Venedikli bir işadamı olan babasıyla birlikte 1275 yılında Çin’e giden Marco Polo, Çin’de 17 yıl yaşadı. Marco Polo’nun “Seyahatname” adlı kitabı, asırlar içinde Batılıların Çin’i ve Asya’yı tanımak için başvurdukları önemli bir kaynak oldu. Kubilay Han ve ordusu çoktan Çin geleneklerini benimsemeye başlamıştı. Çin’e hizmet etmeyi de amaçlayan Kubilay Han, neticede bir Moğol’du ve savaşçıydı. Çinliler tarafından eğitimli ve güçlü bir barbar olarak nitelendirildi. Moğol yönetiminin Çinliler yaptığı dayanılmaz sömürü ve baskı, ayaklanmalara neden oldu. Kısa sürede başlatılan ayaklanmalar tüm ülkeye yayıldı. Zhu Yuanzhang’ın liderliğinde “Moğolları kovarak Çin’i yeniden kurmak” fikri geniş destek buldu. Zhu Yuanzhang, ordusuyla birlikte Yuan Hanedanı’nı devirdikten sonra Ming Hanedanı’nı kurdu.

İbn Battuta, her seferinde Çin’in tarımsal bolluğundan ve ticaretinin zenginliğinden bahseder. Kağıt para kullanırlar. Ancak insanlar mütevazı yaşamaktadır. Ona göre Çinliler zanaatkârdırlar, özellikle resimde ve kayıt tutmakta çok iyidirler. Çin seramikleri de ön plana çıkmaktadır. Ve Çinlilerin özellikle gümüş ve altına olan düşkünlüklerine dikkat çekilmiştir. Çin tarlaları çok bereketlidir ve toprağı işlemeyen, işini yapmayandan Haraç alınır. Çin’in gelişmiş ve korunaklı ticaret sistemi ile tüccarlar kolaylıkla ve güvenle seyahat edebilir, hanlarda konaklayabilirler. Tüccarlar kendi milletlerin hanlarında konaklar ve malların hepsini han sahibine korunması için emanet eder. İbn Battuta’ya göre Kubilay Han tüccar ve elçileri oldukça sever, onları resmi konuk olarak ağırlar. Denetleme sistemine ve posta teşkilatına da dikkat çekmiştir. Ayrıca Budizm’den ve Çinlilerin pagodaları yapan Hükümdarlara ne kadar bağlı olduğundan da bahsetmiştir. Çin’de farklı dinlerden ve ırklardan insanlar bir arada yaşamaktadır. Şehir altı semte ayrılmıştır ve şehirleri yöneten merkezi otoriteye bağlı valiler (emirler) bulunmaktadır. Emirlerin köleleri ve cariyeleri vardır. Kısmen bir süzeren-vasal ilişkisinden bahsedilebilir. Emirler Kubilay Han’ın otoritesini tanır ve onun adıyla halka adalet dağıtır. Hükümdarların “Kağan” adını aldığını söyler ki bu dolaylı yoldan Türklere benzerlik göstergesidir. Çinlileşmeye başlayan bir Moğol-Çin hükümdarlığından bahsedilebilir. Hükümdar öldükten sonra köleleriyle mezara konur atları ise kazığa geçirilir. Oysa Çin ve Hindistan’da ölüler yakılır. Bu bir nevi Moğol geleneklerinin de sürdürülmesi anlamına gelebilir. Çinlileşmeye başladığı gerekçesi ile gelenekçi Moğolların ve tahtın sahibi olmak isteyen diğer kısmi varislerin ayaklanmasıyla bir dönem Pekin’i (Han-balık) bırakarak Karakurum’a döner ve amcasının oğlu tarafından öldürülür.

Marco Polo, Kubilay Han döneminde Çin’e ticaret yapmak için gelir ve burada kalır. Bir nevi esaret altında olmasına rağmen Kubilay’ı Adem’den sonra gelen en büyük lider olarak tanımlar ve bu rütbeye zekası ile geldiğini söyler. Kubilay Han, orduyu eyaletlere dağıtarak çıkacak bir isyana müdahaleyi hızlandırmış ancak bir savaş durumunda askerleri toplama aşamasını yavaşlatmıştır. Önemsiz savaşlarda ve isyanlarda ordunun başına Kubilay’ın çocukları veya komutanları yollanır ancak önemli savaşlarda Kubilay ordusunun başına geçer. Marco Polo, İbn Battuta gibi Kubilay’ın sadece yönetmeye değil aynı zamanda Çin’e hizmet etmeye de geldiğini söyler. İbn Battuta gibi Kubilay’ın cariye ve köleleri ve ihtişamından oldukça sık bahseder. Çin’in ihtişamı ve zenginliği konusunda da İbn Battuta ile aynı fikirdedir. Çin dönemin en zengin ülkesidir. Ticaret inanılmaz boyuttadır ve kağıt para kullanılır. İbn Battuta’nın dediği gibi her millet kendi hanında konaklar ve mallarını han sahibine emanet eder. Şehirler emirler tarafından yönetilir. Emirler ve Hükümdar’ın oğulları Kubilay’ın otoritesini tanır ve onun adına yönetir. İbn Battuta’nın aksine Marco Polo ayaklanmaların Moğolların Çinlilere uyguladığı baskı yüzünden çıktığını söyler. İbn Battuta ise daha çok taht kavgalarından bahseder. Marco Polo da İbn Battuta gibi dolaylı yoldan Moğol dönemini Türklere benzetir zira Hükümdar’ın sarayında ve tahtında hayvan desenleri önemli bir yer teşkil eder. Ayrıca İbn Battuta gibi Çinlilerin ve Moğolların altın-gümüş kaplar üzerine olan sevgisi üzerinde de durmuştur. Ancak ondan farklı olarak Çin’deki kutlamalar ve Yeni Yıl üzerinde de durmuştur fakat kutlamaların boyutu ve ziyafetlerdeki bolluk (yani Kubilay’ın ihtişamlı hayatı) konusunda ortaktırlar. Çin için ve Kubilay Han için çok önemli olan tarım yaşamın her yerine yansımıştır bu beyaz renginin bolluk ve bereketi simgelemesinden ve Hükümdar’a özellikle beyaz hediyelerin gelmesinden anlaşılabilir. İbn Battuta gibi Çinlilerin ileri düzeyde zanaatkâr olduklarını söyler ve porselen ticaretine de ayrı bir dikkat çeker. Ayrıca Kubilay Han devlet idaresinde ve askerlikte liyakata çok önem verir. Aynı Türklerde olduğu gibi bir Kurultay (toy) vardır. Posta teşkilatındaki gelişmişlik ve haberleşmedeki hız ise Marco Polo’nun üzerinde durduğu bir konudur. İbn Battuta gibi Müslümanların, Budistlerin ve Yahudilerin bir arada yaşadığını söyler ve çok dinli-çok ırklı bir yapıya işaret eder. Kubilay Han’ı oldukça yardımsever ve tebaanın refahına önem veren biri olarak tanımlamıştır. Ancak Song Hanedanı’nın yıkılmasının ardından devlet idaresine Tatarları getirmiş, bu da Çinliler tarafından olumsuz karşılanmış ve ayaklanmalara sebep olmuştur. İbn Battuta’nın aksine sosyal hayata ve Kubilay Han’ın kişisel özelliklerine daha çok değinen Marco Polo, Hükümdar’ın cezalandırma sistemi ve kumara karşı olmasına kadar bir çok sosyal konuyu açıklamıştır.

Özetlemek gerekirse İbn Battuta, kendi yetiştiği Müslüman kültürün çerçevesinde, daha geniş konularda ancak daha dar kapsamlı olarak Çin’i yorumlamıştır. Daha çok Müslümanların yaşamıyla ve Çin’in genel yapısıyla ilgilenir. Marco Polo ise özellikle Kubilay’ın kişisel özellikleri, saray yaşamı ve devlet yapısıyla ilgilenmiş çünkü kendisi bizzat ayrıcalıklı konuk olarak Hükümdar’ın yanında bulunmuştur. İki seyyah da Çin’in zenginliği, ticaretin gelişmişliği ve tarımın bereketliliği konusunda hemfikir olup, Çin’i en gelişmiş ülke olarak tanımlamışlardır. Ancak Marco Polo kısmen bir esaret hayatı yaşamasına karşın Kubilay’ı neden bu kadar yüce ve hayranlıkla tasvir etmiştir?

Ceren Aktaş
0 Followers

Senior Student in Political Science and International Relations Department of TOBB ETU & Climate Ambassador